Türk Hava Yolları Grevi: Patronlara ve Sendikalara Karşı İşçiler Direnişte

 





Türk Hava Yolları Grevi: Patronlara ve Sendikalara Karşı İşçiler Direnişte
International Communist Current

Çeviren: Lugburz

Dünya ekonomik krizi giderek daha yıkıcı bir hal alıyor. Burjuvazi sermayesini daha da güçlendirmek için işçilerin emeğine her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyuyor. Ekonomik krizin her geçen gün derinleşmesiyle birlikte burjuvazi daha fazla savaş, barbarlık ve sömürü çağrısı yapmaya başladı. Ve böyle bir dönemde burjuvazi, polis güçleriyle, hükümetleriyle ve her türlü organıyla işçi sınıfı üzerindeki baskısını artırıyor. Belirli sektörlerde işçi sınıfının tepkisine karşı hazırlıklar şimdiden yapılıyor.

Taşımacılık sektörü kapitalizmin can damarlarından biridir. Bu nedenle hava taşımacılığı çok büyük bir öneme sahip. Bu nedenle Türkiye Ekonomi Bakanı Ali Babacan "Kimse kusura bakmasın, bu gibi stratejik sektörlerde grev yasaklanacak! Örneğin bir bankada üç gün grev olduğunu düşünün, anında iflas eder... Türk Hava Yolları'nı bu kadar başarılı kılan unsurlardan biri de grevleri durduruyor olmamızdır. Hatta yabancı bir dergide okudum, Türk Hava Yolları Lufthansa'dan daha iyi çünkü grev yok yazıyordu" diyerek sadece bu sektörün önemini değil, bundan sonra olacakları da açıkça ifade ediyordu.

Türkiye'de hava taşımacılığı sektöründe çalışma saatleri 16-18 saate kadar çıkabiliyor. Hatta bazı şirketler, memleketlerinin dışında kalmak zorunda kaldıklarında işçi maliyetini düşürmek için kabin ekibini aynı odalarda uyumaya zorlamaktadır. İşçilerin sağlıkları, sosyal yaşamları ve insani ihtiyaçları pahasına, sadece 2-3 saat uyuyarak uzun saatler boyunca çalışmak zorunda kaldıkları böyle bir durumda, "grev hakkı" gibi bir hak söz konusu bile olamaz!

Türkiye'de hava taşımacılığı sektöründe yıllarca grev yasaklanmadığı gibi, grev hakkı olan işçiler için tek bir önemli ve gerçek grev planlanmadı. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda yüzlerce işçi işten atıldığında da grev ilan edilmemişti. Ali Babacan yukarıda alıntılanan açıklamasıyla hükümetin niyetini açıkça ilan ettiğinde, yani iş işten geçtiğinde, işçiler işten atıldığında, düşük ücretlerle ve uzun saatler çalışmaya zorlandığında hiçbir şey yapmayan sendika, yetki alanını kaybetmeye başladığında işçilere "ACİLLL" başlıklı bir mesaj göndererek işçilerin "uçuşa hazır olmama" haklarını kullanacaklarını ilan etti. İşçiler, yaşadıkları sorunların kendi sorunları olduğu gerçeğinden hareketle çağrıya yanıt verdi ve 29 Mayıs'ta fiilen greve gitti. Sonrasında yaşananlar, 305 işçinin işten atılması, bir işçinin işten atıldığında dış hat uçuşunda olduğu için yurtdışında bırakılması, işçilere şirket tarafından mesaj atılarak işten atıldıklarının bildirilmesi, THY'nin işçi sınıfına uyguladığı barbarlığı gözler önüne serdi. Ve burjuvazinin bu saldırıları, hala işçi organizasyonu olduğunu iddia etme cüretini gösterebilen sendikalarla birlikte el ele yürütülüyordu. Yakın geçmişte TekGıda-İş  sendikasının TEKEL işçilerinin mücadelesinde veya DİSK’in  15-16 Haziran 1970 işçi ayaklanmasında  oynadığı rol gibi, hava taşımacılığı işçilerinin sendikası Hava-İş de rolünü oynamaya hazırdı. Hava-İş sendikası havacılık sektöründe gerçekleştirilen bu eylemle ilgili herhangi bir sorumluluk üstlenmedi.

Artık işçiler için sadece THY yönetimine ve hükümete karşı değil, üyesi oldukları sendikaya karşı da mücadele etmek gerektiği açıktı. 29 Mayıs Derneği, tıpkı TEKEL mücadelesini takip eden Mücadeleci İşçiler Platformu gibi, sendikadan bağımsız bir mücadele organı olarak havayolu işçileri tarafından oluşturulmuş, sendikaların süreçteki tutumuyla ilgilenmeyi görev edinmiş ve aşağıdaki açıklamayı yapmıştır: "Üyesi olduğumuz Hava-İş Sendikası yönetimi, kendi çağrısını yaptığı bir eylemi sahiplenmeyerek bu haklı eylemin 'yasadışı' ilan edilmesinde büyük rol oynamıştır. Türk Hava Yolları patronları bu zeminden yararlanarak tüm çalışanları baskı altına almak ve adeta köle haline getirmek niyetindedir. Hava-İş yönetimi yüzlerce üyesini THY yönetimi karşısında yalnız bırakırken bu sonucu öngöremeyecek kadar tecrübesiz miydi? Bu nasıl bir sendikal zihniyettir?"  Bu açıklamanın önemli yanı, işçilerin üyesi olduğu sendikanın gerçek yüzünü ve rolünü gözler önüne sermesidir.

Elbette Hava-İş sendikası Türk Hava Yolları'nda bir direniş çadırı kurdu. Ancak çadırda sadece sendika başkanı Atilay Ayçin ile birkaç işyeri temsilcisi ve sendika yetkilisi var. Sendika başkanının ne kadar hırçın olduğunu anlatacak kelime bulamayan burjuva solu ara sıra çadıra dönüp "İşçiler nerede?" sorusunu sormayı başarıyor ve Hava-İş başkanı da işçilerin kendisiyle birlikte hareket etmediğinden yakınarak oyunu devam ettiriyordu. "Gerekirse işçi bedeli öder" diyen bu sendikalar var oldukları sürece hiçbir şeyin bedelini ödemediler; Hava-İş'in üyesi olduğu Türk-İş Konfederasyonu'nun başkanı servetine servet katmaya devam etti ve dedikleri gibi işçiler TEKEL mücadelesinde olduğu gibi THY grevinde de bedel ödediler. Üstelik 29 Mayıs Derneği'nin de dediği gibi: 'bedel ödeyen' işçilere yapılacak yardımlar söz konusu olduğunda "mücadeleye destek veren ve vermeyen işçiler arasında ayrımcılık" yapmak gösteriş anlayışıdır.

Burjuva solu, sendikanın Türk Hava Yolları'nda çalışan binlerce işçiyi birleştiren bir konumda olduğunu, 29 Mayıs Derneği'nin ise mücadeleyi böldüğünü iddia ediyor. Oysa 29 Mayıs Derneği, işçi sınıfının bir bütün olarak çıkarları doğrultusunda mücadeleyi sendikalı ve sendikasız işçiler arasında yaygınlaştırmayı hedeflemekte ve dayanışmanın önemini vurgulamaktadır.

Kamu çalışanlarının 23 Mayıs'ta gerçekleştirdiği ve 500.000 kamu çalışanının katıldığı grevde de grev hakkının yanı sıra daha yüksek ücret talep edildi. Türk Hava Yolları işçileri ise sadece grev yasağı için greve çıktı; her iki olayda da sendikaların oynadığı temel rol, sınıfın diğer kesimleri ile buluşmasının önüne geçmek için olgunlaşan dinamiği izole etmek oldu. Sendikalar, işçileri sektörlere bölme rollerine uygun olarak, bu iki mücadelede var olan enerjiyi sektörel sınırlar içinde eritmeye çalıştılar.

İşçiler mücadeleyi ancak kendi elleriyle yükseltebileceklerini, işçi olmayanlar kararları aldığında neler olduğunu, kendi çıkarları ile sendikaların çıkarlarının birbirine zıt olduğunu biliyorlar. 29 Mayıs Derneği bize bunu gösteriyor. Türkiye işçi sınıfı tarihine önemli bir not THY işçileri tarafından yazılmıştır. Bu not da şudur: Ancak işçilerin kendi kararlarını alabildiği organizasyonlar mücadeleyi ileriye taşıyabilir. İşçiler, 29 Mayıs Derneği'nin pratiğinin de gösterdiği gibi, mücadele içinde bir araya gelerek açık toplantılar ve kitle kurultayları organize edebilirler; ve bu kurultaylar, eğer başarıya ulaşacaksa, her gerçek mücadelede işçilerin öz-örgütlenme biçimi olarak ortaya çıkmak zorundadır.

Dipnotlar

1 - Türkiye Tütün, Alkollü İçki, Gıda ve İlgili Sektör İşçileri Sendikası
2 -   "Devrimci" (ya da günümüzde oldukça gülünç bir şekilde tercüme edildiği şekliyle İlerici) İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki AFL-CIO temel alınarak kurulmuş olan Türk-İş'ten, yani Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan ayrılan sözde devrimci ve sosyalist bir oluşumdu.

3 - İstanbul proletaryasının büyük işçi ayaklanmasıyla 150.000 işçi sokaklara döküldü, polis ve orduyla çatıştı.

4 - http://www.29mayisbirligi.com/ and http://imza.la/thy-den-atilan-arkadaslarimizi-geri-istiyoruz


Yorumlar