Liberteryen Sosyalizme Giden Bir Yol Olarak Serbest Piyasa

 Liberteryen Sosyalizme Giden Bir Yol Olarak Serbest Piyasa
Yazan: Lugburz


Günümüzde bir ücret sistemi altında yaşıyoruz. Yaşamak için emeklerimizi bir kapitaliste, bir patrona satıyoruz ve daha kötüsü bunu yapmaya zorlanıyoruz. Bu tamamiyle liberteryen veya anarşik olmayan, devletçi bir sistemdir. Ancak gerçek bir serbest piyasa buna benzemez. Kapitalist ayrıcalıklardan ve devlet tekellerinden arındırılmış bir piyasada ücretli emeğe dayalı kapitalist işyeri hiyerarşisi ya tamamen ortadan kaldırılacak ya da bunu benimseyen kurumlar çok ufak bir azınlığı oluşturacaktır.

Günümüzde serbest piyasa savunuculuğu sağ liberteryen grubun dominasyonu altında olduğunu göz önünde bulundurursak bu savunduklarımızı söyleyince biz serbest piyasa anti kapitalistlerine sanki çok farklı ve imkânsız bir şey savunuyormuş gibi davranılır. Mevcut sistemimizin bir serbest piyasa sistemi olmadığını kabul eden ancak ideal “serbest piyasa” sistemlerinde de buna benzer bir ekonomik yapı ve üretim ilişkisi savunan, Kevin Carson’ın deyimiyle vulgar sağ liberteryenler, bunları savunduğumuzda yüzümüze büyük bir şaşkınlıkla bakarak “Ne?” derler ve ardından kendi ideal kapitalist sistemlerini savunmaya başlarlar. Bu yazı “Ne?” sorusuna cevap verecek ve serbest piyasanın doğal sonucunun nasıl liberteryen sosyalizm olacağını açıklayacaktır. 


Neden Ücretli Emek?

Eğer bu konuyu açıklayacaksak her şeyden önce mevcut durumları analiz etmek gerekmektedir. Bu analiz için de sormamız gereken soru budur. Bu soruyu cevaplamak için birbirini takip eden, bağlantılı birkaç soruyu kullanacağımız ufak bir akıl yürütme yapacağız. O zaman ilk sorumuzla başlayalım. 

“Ücretli emek neden vardır?”

Bu sorunun cevabı basittir. Ücretli emek vardır çünkü insanlar emeklerini doğrudan girişime çevirmek veya üretimde kullanmak yerine başkasına satarlar. Eğer bu cevabı kabul edersek sorumuz bağlam ve boyut değiştirir ve şuna dönüşür:

“İnsanlar neden emeklerini doğrudan girişime çevirmek veya üretimde kullanmak yerine başkasına satarlar?”

İnsanlar emeklerini doğrudan girişime çevirmek veya üretimde kullanmak yerine başkasına satarlar çünkü insanların elinde bunları yapabilecek bir sermaye yoktur. Dolayısıyla da emeklerini bu sermayeyi ellerinde bulunduranlara satmak zorunda kalırlar. Bu cevabı da kabul edersek sorumuz yine bağlam değiştirir ve şuna dönüşür:

“Neden insanların ellerinde bir sermaye yoktur ve sermaye neden insanların emeklerini sattıkları kişilerin elindedir?”

Bu sorunun cevabı ise bizi doğrudan kapitalist sistemin kendisine götürür.

Yapay Kıtlıklar, Giriş Engelleri, Kapitalizm ve Sermaye

Benjamin Tucker’ın 4 Tekel  olarak ifade ettiği tekeller ve ayrıcalıklar nedeniyle sermaye ve mülkiyet üzerinde yapay kıtlıklar oluşturulur. Bu yapay kıtlıklar sermaye ve mülkiyete giriş ve ulaşım engelleri oluşturur. Dolayısıyla da bu ikisine yalnızca elit bir azınlık, bir kapitalist sınıf sahip olabilir. 

Toprak, sermaye ve mülkiyet elbette ki ekonomik olarak kıt mallardır. Ancak bu mallar devlet müdahaleleri ve kapitalist ayrıcalıklarla normalde olduklarından daha kıt hale getirilir. Olduğundan daha çok kıt hale getirilen mallara giriş ve ulaşım engelleri konulur ve yine sistemin kendisi tarafından kendi elitlerine ve egemen sınıfına aktarılır. 

Kevin Carson bu durumu “Contract Feudalism: Reply to a Reply” isimli yazısında şöyle açıklar:

“[…] devlet tarafından uygulanan ayrıcalıkların bir sonucu olarak, aksi takdirde olacağından daha kıt olduklarını ve bu nedenle toprak ve sermaye gelirlerinin serbest piyasa değerlerinden daha yüksek olduğunu savundum. Her halükârda, Franz Oppenheimer'ın da gözlemlediği gibi, ekilebilir arazinin kıtlığının çoğu doğal el koymadan değil, politik el koymadan kaynaklanmaktadır. Elastik arzı olan ve toprağa insan emeği uygulanarak üretilebilen bir mal olan sermayenin doğal kıtlığı ise tamamen yaratılması için insan emeğine duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır; mevcut miktarın ise sabit bir sınırı yoktur.” 

Dolayısıyla günümüzde ücretli emeği yaratan koşullar, serbest piyasa koşulları değildir. Ücretli emeğe sebebiyet verene koşullar devlet tarafından yaratılan kapitalist bir düzmece piyasadır. 


Serbest Piyasa Ücretli Emeği Nasıl Ortadan Kaldırır?

Ücretli emeğe neden olan koşullar devletin tekelleri ve ayrıcalıklarından kaynaklandığından bunlar ortadan kaldırıldığında oluşacak bir ekonomik sistemde, bir serbest piyasada, durumlar farklı olacaktır.

Eğer yapay kıtlıklar ortadan kaldırılırsa sermaye kapitalist sınıfın elinden alınır. Bu da sermayeye, emeğin daha kolay erişebilecek olması demektir. Dolayısıyla emekçinin elinde sermaye olduğundan, emeğini hiçbir sermaye sahibine satmak zorunda olmayacaktır. Sermayeye erişimin bu denli kolaylaşması, kapitalist sömürüyü bitirecektir. Çünkü insanları bu sömürü düzenine katılmaya zorlayan hiçbir şey artık ortada olmayacaktır. 

Benjamin Tucker, bunu State Socialism and Anarchism isimli eserinde bunu şöyle açıklar:

“Proudhon ve Warren'a göre, bankacılık işi herkese serbest bırakılırsa, rekabet, borç para verme fiyatını, istatistiklerin yüzde birin dörtte üçünden daha az olduğunu gösterdiği emek maliyetine indirecek kadar keskin hale gelene kadar daha fazla kişi bu işe girecektir. Bu durumda, şu anda işe başlamak ve işi sürdürmek üzere sermaye için ödemek zorunda oldukları yıkıcı derecede yüksek oranlar nedeniyle işe girmekten caydırılan binlerce insan, zorluklarının ortadan kalktığını görecektir. […] Bu sermaye edinme kolaylığı, iş dünyasına daha önce duyulmamış bir ivme kazandıracak ve sonuç olarak daha önce benzeri görülmemiş bir emek talebi yaratacaktır; emek piyasasının mevcut durumunun tam tersine, her zaman arzın üzerinde olacak bir talep. O zaman Richard Cobden'in, iki işçi bir işverenin peşine düştüğünde ücretlerin düşeceği, ancak iki işveren bir işçinin peşine düştüğünde ücretlerin yükseleceği yönündeki sözlerinin bir örneği görülecektir. O zaman emek, ücretlerini belirleyecek bir konumda olacak ve böylece doğal ücretini, tüm ürününü güvence altına alacaktır.” 

Aynı zamanda para tekelinin kaldırılmasıyla işçiler serbestçe kredi alabilecektir. Bu kredilerle de işyerinde öz-yönetim talep edebilecekler, kendi üretim araçlarını satın alabileceklerdir. Bu durum Anarchist FAQ’da şöyle açıklanır:

“Tucker'ın karşılıklı krediye erişim yoluyla işçilerin pazarlık gücünü artırma önerisi nedeniyle, onun bireyci anarşizminin yalnızca işçilerin kontrolüyle uyumlu olmadığını, aslında bunu teşvik edeceğini (mantıksal olarak bunu gerektirdiğini) belirtmek önemlidir. Çünkü eğer karşılıklı krediye erişim işçilerin pazarlık gücünü Tucker'ın iddia ettiği ölçüde arttıracaksa, işçiler şunları yapabileceklerdir: (1) işyeri demokrasisi talep edebilecek ve elde edebilecekler ve (2) şirketleri kolektif olarak satın almak ve sahip olmak için kredilerini bir araya getirebileceklerdir. Bu, firmanın tepeden inmeci yapısını ve sahiplerin kendilerine haksız yere yüksek maaşlar ödeme kabiliyetini ortadan kaldıracak ve işçilerin emeklerinin tam değerini almalarını sağlayarak kapitalist kârı sıfıra indirecektir. Tucker, Proudhon'un (kendisi gibi) ‘üretim araçlarını herkesin ulaşabileceği bir yere koyacak’ mutualizm ile işyerlerini ‘bireyselleştireceğini ve birleştireceğini’ savunurken buna işaret etmiştir.” 

Böylece serbest piyasa gerek tekellerin ve ayrıcalıkların kaldırılması gerek serbest krediye erişim özgürlüğü üretim araçlarını ve sermayeyi kapitalistlerin ellerinden ve zincirlerinden kurtarılacak ve herkesin eşit derecede ulaşabileceği bir yere koyacaktır. Bir nevi bu ikisi patronlardan alınacak ve toplumsallaştırılacaktır.

Bu olacak olan aslında serbest rekabet ilkesinin herkes için eşit olarak uygulanmasıdır, Benjamin Tucker’in deyişiyle “laissez faire evrensel kuralı”. Bireyci anarşist Voltairine de Cleyre bunu komünist-anarşist Rosa Slobodinsky’e şöyle açıklar:

“[…] üretimdeki üç faktörden biri özgürdür. İşçiler kendi aralarında rekabet etmekte özgürdür ve kapitalistler de bir dereceye kadar öyledir. Ancak işçiler ve kapitalistler arasında hiçbir rekabet yoktur, çünkü sermayeye tanınan devlet ayrıcalığı sayesinde, paranın hacmi ve faiz oranı düzenlendiğinden, sermayenin sahipleri işçileri istihdam için kendilerine bağımlı tutabilir ve böylece ücretli kölelik koşulunu sürekli hale getirebilirler. Bir insan ya da insan sınıfı, üretim araçlarını elde edemedikleri ya da kendi ürünlerini sermayeye dönüştüremedikleri için diğerlerinin kendileri için çalışmasını engelleyebildikleri sürece, diğerleri de ayrıcalığın kendilerine araç sağladığı kişilerle özgürce rekabet edemezler. 

Eğer işçinin kapitalistle sermaye edinme üzerine rekabet etmesi eşit olarak sağlanırsa, ikisi de sermaye edinme konusunda eşit bir konumda olacağından ortada bir kapitalist kalmayacaktır. İşte serbest piyasa bu şekilde tamamen kendi ilkelerinin doğal sonucu olarak ücretli emeği, işyeri hiyerarşisini ve kapitalist üretim ilişkilerini ortadan kaldırır.


Sonuç

Aslında Sağ’ın ve Kapitalistlerin serbest piyasa savunuculuğuna kalkışması gariptir. Çünkü serbest piyasa onların sandığı ve istediğinin aksine radikal sol bir karaktere sahiptir. Tüm bu şirketlerin iktidarlarının altına birer dinamit koyacak, ücretli emek temelli işyeri hiyerarşisini sonlandıracak, sermayeyi, zenginliği ve mülkiyeti olabildiğince merkeziyetsiz bir biçimde dağıtacak, yatay organizasyon modellerini teşvik edecektir. 

Serbest piyasalar özünde tam işçi kontrolündeki liberteryen sosyalizme ilerleyen doğrusal bir yapıdadır ve tamamen serbest bir piyasa, Kapitalizmi doğduğu Feodal çukura geri yollayacaktır. 


Dipnotlar

[1] Bu tekeller para, toprak, gümrük ve patent tekelidir.
[2]Kevin Carson, Contract Feudalism: Reply to a Reply
[3]Benjamin Tucker, State Socialism and Anarchism
[4]Anarchist FAQ, G.5 'Benjamin Tucker: Capitalist or Anarchist?
[5]Voltairine de Cleyre, Rosa Slobodinsky, The Individualist and the Communist: A Dialouge



Yorumlar