Neo-Proudhoncu Anarşizm - Senteze Doğru Bir Adım

Neo-Proudhoncu Anarşizm
Senteze Doğru Bir Adım

Shawn P. Wilbur
Çeviren: Lugburz
Çevrilen Asıl Kaynak





Mutualizmin tarihi hakkında daha fazla şey öğrendikçe, miras aldığımız anlayışın -özellikle Proudhon'un düşüncesinin rakipleri tarafından- 19. yüzyılın sonlarındaki komünist "modern anarşizm" için bir tür teorik kıyas*  olarak tasarlandığı daha açık hale geliyor. Bu oldukça karmaşık bir hikâye, çünkü Kropotkin'in "modern anarşizm" olarak adlandırdığı şey, Joseph Déjacque'ın eserlerinde terimin tamamen edebi olarak ortaya çıkışını saymazsak, aslında ilk kez ortaya çıkan anarşizmdi.  
[Çeviri Notu: Orijinal kaynakta burada “foil” kelimesi kullanılıyor. “Foil” edebiyatta bir karakterin özelliklerini daha iyi anlatmak ve vurgulamak için onun karakteristik özelliklerine zıt bir karakter yaratmaya denir. Örneğin Harry Potter serisinde Draco Malfoy, Harry Potter’ın “foil”i görevini görür.]

Elbette daha önce de anarşistler ve anarşi teorileri vardı. Ve anarşi dilini benimsemeye karar verdikten sonra, anti-otoriter komünistler şüphesiz kendi düşünceleri ile Proudhon gibi figürlerin düşünceleri arasındaki ilişkiyi açıklama ihtiyacı hissettiler. Aslında, hepsi birbiriyle tutarlı olmayan her türlü açıklamayı yaptılar. Sadece Kropotkin'in çeşitli açıklamalarının izini sürmek bile bize erken dönem anarşist geçmişle hesaplaşma sürecine dair oldukça etkileyici bir bakış açısı sunar. Ancak bu sürecin kilit parçalarından biri, "modern" anarşist düşüncenin temelde yeniden komünist bir düşünce olarak yorumlanabilmesi için kenara itilmesi gereken tüm komünist olmayan (ve muhtemelen modern olmayan) unsurları tanımlamak için bir terim olarak mutualizmin oluşturulmasıydı.

Bu, Proudhon'un teorisinde çok büyük bir araç setindeki önemli bir araç olan mutualizmin yeniden tanımlanmasını içeriyordu. Bence tam bir hakkaniyetle söyleyebiliriz ki, bu gerçekten de anarşizmin daha önceki bir biçiminin icadını içeriyordu, ki burada oldukça farklı bir şey vardı: Proudhoncu sosyal bilim. Proudhoncu düşüncenin etkisinin en düşük seviyede olduğu bir dönemde ortaya çıkan bu hareket hem mutualist etiketini hem de anarşist komünizm karşıtlığını üstlenecek komünist olmayan ama kesinlikle modern bir hizip ortaya çıktığı için değil, aynı zamanda daha önceki anarşist düşünceye dair bilginin de nispeten düşük seviyede olması nedeniyle oldukça başarılı bir hamleydi. Dönemler ve eğilimler arasındaki süreksizliğin hangi oranda bilinçli ideolojik farklılıklardan kaynaklandığını ve bu farklılıkların ne ölçüde anarşist fikirlerin aktarımındaki süreksizliğin bir ürünü olduğunu sıralamanın yeri burası değil, ancak her ikisinden de bir parça olduğu neredeyse kesin görünmektedir.

Elbette, Proudhon'a yapılan sürekli atıfların er ya da geç onun çalışmalarına daha esaslı bir dönüşü neredeyse garantilediği gerçeği olmasaydı, mutualizmin yeniden keşfedilmesi bizi pek ilgilendirmezdi. Proudhon'un gerçek çalışmaları, "modern" anarşizmin dokusu içinde sonsuza kadar eylemsiz kalamayacak kadar önemli bir unsurdu. Hem komünistler hem de bireyciler onu özümsemek ve bünyelerine katmak için girişimlerde bulunmuş olsalar da hiçbir zaman eserin çok derinlerine inmeyi başaramadılar. Proudhon'un düşüncesinin ortaya çıktığı dönem ile "modern" anarşizmin ortaya çıktığı dönem arasında çok önemli bir kavramsal boşluk olduğu için bu bizi şaşırtmamalı. 19. yüzyılın sonlarında, anarşist bireyciler 
("mutualistler") ve anarşist komünistler arasında bir bölünme belki de kaçınılmazdı, ancak Proudhon kendisini ilk kez anarşist ilan ettiğinde “individualisme” ve “socialisme” hala radikallerin kaçınmaya çalıştığı istenmeyen aşırılıkları temsil ediyordu. Bu anlamda Proudhon, Fourier ve Pierre Leroux'nun kampında yer alıyordu. Son birkaç on yılda ortaya çıkan isyancı ya da yeniden dirilen mutualizmlerden bazıları bu yaklaşıma daha fazla eğilirken, diğerleri 19. yüzyılın sonlarındaki eğilimlere daha çok benzediğinden, mutualizm hem "içsel" hem de "dışsal", esasen ve muhtemelen kaçınılmaz olarak dokusuna işlenmiş önemli gerilimlerle yeniden ortaya çıkmıştır.

Ne de olsa, modern mutualistlerin geçmişimizle hesaplaşmaya başlamaları birkaç on yıl aldı. Birçok kez gözlemlediğim gibi (örneğin bkz. "The Mutualist's Dilemma"), bu yüzyılda mutualizmi ilk benimseyenler, kendimizi neyin içine soktuğumuzdan tam olarak emin olamadan bu ismi aldılar. Bu durum bazı durumlarda bir enerji ve aciliyet kaynağı olurken, bazı durumlarda da hem mutualistler arasında hem de mutualistler hakkında bir belirsizlik kaynağı oldu. Ancak bunun başka türlü olabileceği de açık değil:

Mutualizmin tarihinin ne ölçüde farklı eller tarafından yazıldığını hem dostların hem de düşmanların önemli katkıları olduğunu kabul ettiğimizde, garip bir dinamikle karşı karşıya kalırız. Mutualizmin genel tanımı olarak düşünebileceğimiz şey, bu ismi paylaşan çeşitli eğilimler tarafından paylaşılan unsurların toplamı, mutualist eğilimlerden herhangi biri hakkında ayırt edici olanın bir tanımından ziyade, mutualizmi diğer eğilimlerden ayırmak için her zaman yeterli olmayan en düşük ortak payda olarak oldukça açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, çeşitli mutualist eğilimlerden herhangi birinin veya hepsinin gelişmesi ve zenginleşmesi, merkezlerini ortak unsurlardan giderek daha uzağa çekme eğilimindedir. Farklı mutualizmler ne kadar netleşirse, mutualizmin genel olarak ne olduğunu söylemek de o kadar zorlaşır.

Bunun göz ardı edemeyeceğimiz organizasyonel sonuçları olduğu açıktır. [The Mutualist's Dilemma (2017) üzerine not]

Doğal olarak bu garip dinamik, Proudhon'un sosyal bilimini, kısmen böyle bir birleştirmeden kaçınmanın bir yolu olarak ortaya çıkan bir mutualizme gerçekten dahil etmeye çalıştığımızda en keskin şekilde hissedilmiştir. Bu anlarda, Proudhoncular -"klasik" mutualistler, "iki silahlı" mutualistler, Neo-Proudhoncu mutualizmin savunucuları, vb.- bir dereceye kadar, Proudhon'un adının her yerde geçtiği, ama aynı zamanda neredeyse her yerde görünüşte boşuna kullanıldığı bir ortamda ev gibi bir alan bulmaya çalışarak bir tür çifte yer değiştirme ile yüzleşmek zorunda kaldılar. Ancak, öyle ya da böyle ve az ya da çok, mutualizm oldukça yaygın bir şekilde bir ikilem olarak deneyimlenmiş gibi görünüyor ve çeşitli mutualist akımların önde gelen savunucularının zaman zaman özlemlerini ifade etmek için sıfatsız anarşizm gibi başka tanımlamalara başvurmaları şaşırtıcı görünmüyor.

Neo-Proudhoncu anarşist etiketini ilk kez mutualizmle bir tür deneysel ayrılık sırasında benimsedim; kısmen spesifik olarak mutualist ortamın iç çelişkilerinden duyduğum hayal kırıklığı, kısmen de anarşist komünist hegemonyanın bağlamı dışında (ki bu bağlamı tarihsel yönleriyle hala çok az anlıyordum), Proudhon'un sosyal bilimine dayanan bir ideolojiyi anarşizmden başka bir şey olarak adlandırmak için çok az neden olduğu hissinden kaynaklanıyordu, sade ve basit. Benim "mutualizmsiz yılım" büyüleyici ve faydalı bir deneydi, ama sonuçta ondan öğrendiğim şey, Proudhon'un sosyal biliminden alabildiğimizi "modern" anarşizme katmaya çalışmanın ön safının muhtemelen Neo-Proudhoncu bir mutualizm olduğuydu; geleneksel Proudhon referansına ayrılan alana sahip çıkıyor ve bu referansı daha somut bir şeye dönüştürmek için her türlü çabayı gösteriyordu.

Ben hala buna inanıyorum. "Modern" anarşizmin geldiği durum bağlamında, Neo-Proudhoncu mutualizm garip bir tür yeniden girişçiliğin, anarşist ortamın genel olarak zenginleştirilmesini amaçlayan, ancak zorunlu olarak bir tür mücadele olarak üstlenilen bir içeri sızmanın alanı olmuştur ve sanırım olmaya da devam edecektir. Neo-Proudhoncular, etrafımızdakiler için açık olsun ya da olmasın, en azından bu kavgayı bizim başlatmadığımız konusunda makul bir iddiada bulunabilirler.

Ancak sanırım aramızdaki en iyimser kişi -ki sanırım bu eninde sonunda ben olacağım- böyle bir sızmanın ne kadar başarılı olabileceğinin sınırlarının olduğunu kabul etmek zorunda. Örneğin, Proudhon'un orijinal bağlamı ile "modern" anarşizmin oluşumunu sağlayan ve muhtemelen hala karakterini belirleyen bağlam arasındaki uçurumu aşmak muhtemelen mümkün değildir. Diğer şeylerin yanı sıra, Proudhon'un sosyal bilimini, bu anlamda anarşizme eşdeğer bir ideolojiymiş gibi ele almaya yönelik her çaba, muhtemelen bizi sallantılı bir zemine yerleştirir. Bir de Proudhon'un sonraki çalışmalarında odak noktası olarak görünen "sonuçsal* anarşi" ile anarşist çevredeki baskın anarşi anlayışları arasındaki ilişki hakkında son zamanlarda ortaya attığımız sorular var. [Çeviri Notu: Orijinal kaynakta kullanılan “resultant” sözcüğü “bir şeyin sonucu olarak ortaya çıkan şey” anlamındadır.]

Cesur olmak ve Proudhon'a yönelik bazı bildik eleştirileri anarşist eleştirmenlere yöneltmek istiyorsak, örneğin, Federasyon İlkesi'ndeki -genellikle Proudhon'un federalizm lehine anarşiyi terk ettiği şeklinde anlaşılan- dil ve vurgudaki belirgin değişimin gerçekten de bir bölünmeye işaret ettiğini iddia edebiliriz, Proudhon tarafından reddedilen a priorik soyut anarşinin (en iyi ihtimalle "sürekli bir arzu" ve en kötü ihtimalle bir "tuzak" olan) en azından bazı "modern anarşizm" akımlarının temeli haline geldiği, Proudhon'un düşüncesinin ise bizim sonuçsal anarşi olarak adlandırdığımız şeyin peşinden gittiği bir anarşi. Bu olasılığı, basitçe bir taraf seçmeden ve mevcut anarşizmi reddetmeden de düşünebiliriz. Umutlarımızı senteze bağlayabiliriz -ki ben de öyle yapıyorum- ve birbirinden ayrılıyor gibi görünen iki anarşi anlayışının, nihayetinde anarşist teoriyi dönüştürecek ve zenginleştirecek şekillerde bir kez daha birleştirilebileceği veya karıştırılabileceği yolları bulmaya çalışabiliriz. Ancak, tam da Proudhon bize hiçbir zaman gerçekten bir anarşizm sunmadığı ve bunun yerine bu tür sistemlerin inşası hakkında pek çok uyarıda bulunduğu için, elmalarla armutlar arasında bir sorunla karşı karşıya olduğumuzdan şüpheleniyorum.

Elmalarla elmaları karşılaştırmak için bizden istenen ya ideolojik olmayan bir tür anarşist teorinin (veya bilimin) geliştirilmesi ya da mümkün olduğu ölçüde Proudhoncu sosyal bilimden türetilmiş bir ideolojinin geliştirilmesidir. Dönemin eğilimleri göz önüne alındığında, ikincisi çok daha olası bir gelişme gibi görünüyor. Proudhoncu bir ideoloji fikrini kesinlikle sevmiyorum, ancak gerçekte var olan anarşizmi başka bir şekilde düşünmekte zorlanıyorum, bu yüzden bildiğimiz anarşizme bir karşıtlık arıyorsak, bu en azından ilerlemenin bariz bir yöntemi gibi görünüyor.

Benim için bu alıştırmanın kurtarıcı yanı, tam da bu -bir deneme- zaten iyi ya da kötü benimsediğimiz bir ideoloji olan anarşizmle daha iyi başa çıkmamıza yardımcı olmak üzere tasarlanmış sürekli bir düşünce deneyi olmasıdır. Sorusu gerçekten basitçe Proudhon ne yapardı olan herkes için. Yolun başka yönlere çıkmasını beklerdim ama benim sorum bu değil. Bunun yerine kendimi şöyle düşünürken buluyorum: Anarşizm bir çıkmaza girmiş gibi görünüyor. Bu çıkmazdan nasıl kurtulabiliriz? Bize yardımcı olabilecek kaynaklar en azından teorik olarak zaten mevcut mu? Çıkmaz -ya da çıkmaz izlenimi- geleneğimizin unsurlarından mı kaynaklanıyor? Ve benzeri sorular.

Birçok yönden, anarşizmin (en azından bazen) söylediği köklere sahip olsaydı ne olabileceğini hayal etme girişimi, zaman zaman önerdiğim çeşitli alternatif tarih senaryolarına benziyor. Aterkrasi üzerine yazılarda, uluslararası anti-otoriter ajitasyonun ilk tarihçileri gerçekte olduğundan farklı zaman ve yerlerden gelmiş olsalardı neye benzeyebileceği sorusunu gündeme getirdim. Gerçek bir anti-otoriter sentezin kendisini tarihsel olarak keşfedilen yollarla sınırlamasına gerek yoktur, yeter ki ek alternatifleri bir şekilde simüle etmenin yollarını bulabilelim. Benzer şekilde, anarşist gelişim teorisinin bir parçası olarak sentezin gerekliliğini benimsersek, pratiğimiz muhtemelen dahil ettiğimize (ya da tükettiğimize) inandığımız, ancak açıkça dahil etmediğimiz her şeye dikkat etmemizi gerektirir ve Proudhon'un düşüncesinin çoğunu bulmamızın muhtemel olduğu kategori bu gibi görünüyor.

Bu yüzden -daha geniş bir anarşist senteze doğru bir adım olarak- Neo-Proudhoncu bir anarşizm olasılığını önermek istiyorum, kesintilerle daha az damgalanmış bir anarşist tarihten ortaya çıkmış olabilecek modern bir anarşizm. Anarşist ortamın zaten kalabalık olan semalarında yeni bir bayrak yükseltmek istiyorum, ama bu bayrağın, hala saygı duruşunda bulunma ihtiyacı hissettiğimiz çeşitli siyah ve bilmem ne amblemlerinden ziyade, fırtına uyarısı veya küçük tekne danışmanlığını işaret eden bayraklara benzemesini istiyorum. Ve eğer her şey yolunda giderse, altında biraz çalışmak istiyorum -muhtemelen Anarchism, Plain and Simple adını verdiğim kitabın ilk yarısını bu çalışmaya ayırmak istiyorum (bu noktada "plain and simple "ın* gitmesi gerektiğini düşünüyorum)- ve sonra bu şeyi aşağı çekmek, güzelce katlamak ve başka şeylere geçerken güvenli bir yere koymak kadar çok istediğim bir şey yok. [Çeviri Notu: Türkçesi “sade ve basit”]





Yorumlar