Anarko-Sendikalizmin Kısa Bir Eleştirisi

 

Anarko-Sendikalizmin Kısa Bir Eleştirisi

James Herod
   Çeviren: Halal Noob

 

[Önsöz notu: Mart 2017. Bu hulâsa eleştirinin genişletilmesi, nitelendirilmesi ve daha nüanslı bir şekilde yeniden yazılması gerekiyor. Hâlâ bunu yapmayı umuyorum. Belki yaparım, ama yapamazsam, 15 Ekim 2010'da Philadelphia'daki Wooden Shoe Book Store'da yaptığım Imagining Anarchy konuşmasında okuduğum haliyle burada. Bu konuşma YouTube'da mevcuttur. Okuduktan hemen sonra kesin bir dille ifade ettiğim gibi, bu eleştiri işyerinde örgütlenmenin karşısında olduğum anlamına gelmiyor. Sadece işyerinde meclisler kurmaya ve daha sonra bu meclisleri işyerleri arasında ağ oluşturarak sendikaları baypas etmeye odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. Bu da benim eleştirimi Murray Bookchin'in anarko-sendikalizmi şiddetle reddeden ve işyeri örgütlenmesinin rolünü neredeyse tamamen ortadan kaldıran anlayışından ayırıyor. Benim pozisyonum ayrıca beni İrlanda'daki İşçi Dayanışma Hareketi gibi gruplarla ve her ikisi de devrimci sendikalar kurmaya odaklanan Wobblies'in stratejisiyle çelişkiye düşürüyor.]

 

1. Anarko-Sendikalizm karar alma mekanizmasını yanlış yere, otonom topluluklarındaki genel insanlardan ziyade sadece işçilere yerleştirir

2. Devrimi kapitalist iş bölümüne hapseder. Belirli bir işletmedeki işçilerin işletmeyi lağvetmeye karar vermelerinin hiçbir yolu yoktur, çünkü rızıkları buna bağlıdır. Bu kazanç olmadan yaşamalarının hiçbir yolu yoktur. Anarko-sendikalizm bu durumdan bir çıkış yolu sunmaz yani bu işçiler için başka destek kaynakları yaratmaz. Bu ancak bir topluluk aracılığıyla yapılabilir.

3. Son yarım yüzyılda çalışmanın içeriğinin nasıl değiştiğini dikkate almıyor. Milyonlarca insan artık kesinlikle değersiz işlerde çalışmaktadır. Bu, el konulması değil terk edilmesi gereken bir iştir.

4. Kapitalist emek piyasasındaki yeni ve büyük bir değişiklik olan geçici işçilikle başa çıkmanın hiçbir yolu yoktur. Bu işçiler belirli bir işyerine bağlı olmayıp, birçok işyeri arasında sık sık hareket etmektedirler. Dolayısıyla herhangi bir şeyi ele geçirebilecek durumda değillerdir ve bunu asla istemezler.

5. Kapitalist meta piyasasından kaçamaz. Tüm ülkedeki tüm işyerlerine el konulsa bile, her işletme hayatta kalmak için piyasaya satış yapmaya bağımlı olacaktır. Elimizdeki tek şey, işçilere ait kapitalist firmalarla dolu bir ulus olacaktır. Emeğin meta olmaktan çıkarılması ve ücretli emekten kooperatif emeğine geçiş de dahil olmak üzere toplum çapında bir meta olmaktan çıkarma programını başlatmak ve sürdürmek için ne bir yolları ne de mükafatları olurdu ki, bu ancak topluluk seviyesinde yapılabilir.

6. Kapitalizm hakkındaki gelişmiş anlayışımızı, yani kapitalistlerin geçtiğimiz yüzyıllar boyunca daha fazla sermaye biriktirmek amacıyla tüm toplumu bir üretim aracına, toplumsal bir fabrikaya dönüştürmeyi başardıklarını dikkate almamıştır. Dolayısıyla, belirli işyerlerini ele geçirmek aslında üretim araçlarını ele geçirmek anlamına gelmemektedir. (Ev İşleri için Ücret Kampanyasının ortaya çıkışı da bu yüzdendir).

7. Ele geçirilmesi gereken şeyin üretim araçları olduğunu düşünerek hata yapar, oysa aslında egemen sınıftan alınarak toplumlarımıza yerleştirilmesi gereken şey tüm karar alma mekanizmalarıdır.

8. Ücretli kölelerin kendilerini işçi olarak tanımlamalarını teşvik eder. Böylece bu sahte kimliği sürdürür ve aslında teşvik eder. Çalışmaya dayalı bir sınıf bilinci, bir işçi sınıfı bilinci yaratmaya çalışır. Sendikalistlere göre işyerlerini ele geçirmek için buna ihtiyaç vardır. Ama komünist devrimin asıl amacı ücretli köleliği ortadan kaldırmak, işçileri işçi olmaktan çıkarmak, proletaryayı ortadan kaldırmak, bütün o sınıfı ortadan kaldırmaktı. Yani, ücretli köleler kendilerini ücretli köle olmaktan çıkaracaklardı. Olduğu gibi, artık neredeyse hiç kimse yaptığı işle özdeşleşmiyor. Tanımamaları da gerekir. İşçilerden daha fazlası olduklarını biliyorlar. Kimlikleri başka yerlerde, aileleri, arkadaşları, uğraşları, boş zaman aktiviteleri (örneğin, oyun) ve toplumda yatıyor. Onlar birçok ilgi alanı ve kimliği olan insanlardır. İşçi kimliğinden (eğer varsa) vazgeçmişlerdir ama yine de yaşamak için işlerini yapmaya devam etmek zorundadırlar. Ama hepsi bu kadar, sadece rızıklarını sağlamanın bir yolu. Ücretli kölelik ancak kooperatif işçiliğine geçilerek ortadan kaldırılabilir. "İşçi sınıfı bilincini" geliştirmeye çalışmak bunu yapmanın yolu değildir. Bu ancak topluluklar içinde yapılabilir.

9. Devrimin yanlış bir şekilde metalaşmış emek ve sermaye arasındaki mücadeleye odaklanmasını sağlar, böylece metalaşmamış emeği, mübadele değeri olan emeğin aksine kullanım değeri olan emeği yeniden kurma mücadelesini engeller. Yararlı emeğe dönüş anarko-sendikalist bir çerçevede yapılamaz, ancak anarko-komünist bir çerçevede yapılabilir.

10. İşsizler, yaşlılar, hastalar, gençler, öğrenciler, ev kadınları gibi geniş halk kesimlerini dışarıda bırakmaktadır. Bu kișiler ancak üretim araçlarını ele geçirmek olarak tanımlanan bir devrimde destek birlikleri olarak hizmet edebilirler, bu da fabrikaları, ofisleri, mağazaları veya çiftlikleri ele geçirmek olarak tanımlanır. Sadece iş sahibi insanların devrimde doğrudan rol oynayabileceği düşüncesi ciddi bir yanılgıdır.

11. Köylülere ve küçük burjuvalara (küçük işletme aileleri, küçük çiftçiler, kendi işinin sahibi profesyoneller ve esnaflar) karşı yanlış bir tavrı vardır. Bu kategorilerdeki insanlar potansiyel müttefiklerden ziyade düşman olarak görülme eğilimindedir. Ve aslında, anarko-sendikalist modelde, devrimde onlar için hiçbir rol yoktur.

12. Doğrudan demokrasiden ziyade bir tür temsili demokrasiye (federasyon, yani bölgesel ve ulusal meclislere delege gönderme) dayanmaktadır. Dolayısıyla burjuva hiyerarşik yapısını ya da usulünü hiçbir yerde aşamamıştır.

13. Genellikle işyerleri dışında örgütlenen sendikalarla yakından ilişkilidir. Bu sendikalar zora düştüklerinde işçi sınıfına ihanet edebilirler ve çoğu zaman da etmişlerdir. İspanyol Devrimi'nde CNT ve 1980-81 Polonya Devrimi'nde Polonya Dayanışması iki önemli örnektir.

14. Anarko-sendikalistlerin kurduğu ikili iktidar yapısı kapitalist devlet açısından statik bir yapıdır. İkili iktidar yapısından tek bir iktidar yapısına, yani devletin ortadan kaldırılmasına geçmek tam olarak nasıl mümkün olabilir? Strateji bunu yapacak donanıma sahip değildir ve dolayısıyla bu konuda sessizdir. (Ve hiçbir zaman yapılmamıştır.)

15. Federe işçi konseylerinin yapısı dışında örgütlenen karşı-devrimci partilerle başa çıkmanın hiçbir yolu yoktur. Böylece Bolşevikler Sovyetleri, Franco kolektifleştirilmiş İspanya'yı ve Sosyal Demokratlar 1918-1919 Alman devriminde işçi ve asker konseylerini yok edebildi. Kendi ordusunu örgütlemeyi deneyebilirdi, ancak bu federe işçi konseylerinin yapısı içinde yapılamazdı.

16. Anarko-sendikalizm ister komünist ister sosyalist ister anarşist olsun, 19. yüzyıldaki tüm anti-kapitalist radikallerin, iktidarı yerel topluluklara geri verme ve piyasaların, paranın, ücretli köleliğin ya da devletlerin olmadığı bir Komünler Komünü kurma yönündeki asıl hedefini bir yüzyıldan fazla bir süre boyunca rayından çıkardı. Anarko-komünizmi bir kenara itti. Bunun yerine, kapitalizmin bir eseri olan kapitalist işyerini anti-kapitalist mücadelenin ana örgütlenme alanı olarak ele aldı. Bu strateji yüzyılı aşkın bir süredir devam eden denemelerde başarısız oldu.

Yorumlar